Birinci Bölüm: Gölgenin Zaferi
Bir anda karanlık sardı
etrafı. Khamul'un çığlının eşliğinde lavlar yükseliyordu Kıyamet Dağı'nın
içerisinde, savaşın çığlıkları buraya kadar geliyor, karanlık iyice çöküyordu
geceye. Tek Yüzük yeni Nazgul Efendisi'nin ellerinde, Frodo ve Samwise'ın
cansız bedenlerinin üzerinden dışarı doğru çıkıyordu. Yüzüktayfı felbeast'ine
atlayıp Barad-dur'a doğru uçmaya başladı. Hobbitlerin cansız bedeninin yanında
tuhaf şekilli bir yaratık hüzünlü gözlerle uçan fellbeast'i izliyordu.
Nazgul tüm hızıyla uçtu
Kıyamet Dağı'ndan Barad-dur'a doğru. Efendisinin emirlerini duyabiliyordu
zihninde. Mordor’un her türlü boğuculuğunun arasından sıyrıldı ve tüm hızıyla
uçtu. Karanlık Kule'nin girişinde fellbeast'inden indi ve hızla efendisinin
ruhunun olduğu taht odasına doğru yürüdü. Tek Yüzük elinde ışıl ışıl parlıyor,
adeta tüm parıltısına rağmen karanlık etrafında güçleniyordu. Yüzük, efendisine
yaklaştığının farkında olmalıydı. Karanlık odaya girip dizlerinin üzerine çöktü
Nazgul efendisi ve Tek Yüzük'ü havaya doğru kaldırdı. Sauron'un karanlık ruhu
Yüzük'ün etrafında toplandı ve karanlık Yüzük'ü havaya kaldırırken efendisinden
gelen bir emirle derhal geri çekildi Khamul. Karanlık fısıltılar eşliğinde
efendisinin ruhunun Tek Yüzük'ün etrafında şekillendiği gördü ve çok geçmeden
Yüzüklerin Efendisi Sauron Mairon, bir zamanların Annatar'ı, tekrar bedenleşmiş
haliyle kapkaranlık bir şekilde bekledi. Derhal zırhının getirilmesini emretti.
Hizmetkarları zırhları
getirirken ve kartallar ork orduları üzerinde gezinip dehşet saçarken Sauron
Khamul'a derhal savaşa dönmesini emretti ve zırhını kuşandı.
Barad-dur'da bekleyen yüz
askeriyle birlikte o da hizmetkarının peşinden gitti ve ihtişamlı zırhıyla
birlikte Son İttifak'taki halinden farkı olmadığının bilincinde olarak, devasa
miğferinin ardında gülümsedi. Karanlık onu sarmaladı ve Mordor daha da bir
karanlığa gömüldü. Göklerin ardında görünen o tek yıldız bile zehirli
bulutların arına saklandı ve Sauron’un ayak sesleri Gorgoroth boyunca
yankılandı.
Kara Kapı’nın ardında da
karanlık hakimdi, orklarının oluşturduğu karanlığın ortasında ışığın son
hüzmeleri de parlıyordu. Karanlıklar Efendisi adım adım yürüdü savaşın kalbine
doğru. Orklar arkalarında dönüp baktıklarında ve efendilerini gördüklerinde
şaşkınlıkta oldukları yerde kalakaldılar. O an fırtına sustu ve bir kapının
kapatılması gibi tüm rüzgarlar durdu sanki.
Orklar titriyordu, İnsanlar
ise daha çok. Batı’nın İnsanları sanki batı rüzgarına kapılan yapraklar
gibiydi. Üzerlerine Anduin’in en soğuk suları dökülmüş gibi görünüyorlardı.
Sauron zırhının izin verdiği ölçüde bir hızla ve tüm korkutculuğuyla yürüdü
onlara doğru. Olórin kılıcı Glamdring’i sıkı sıkı kavramış onu bekliyordu.
Gözlerinden süzülen birkaç yaş vardı. Yanında Elessar dedikleri Aragorn
duruyor, arkasından bir elf ve bir cüce adım adım yaklaşıyorlardı.
“Çok sevgili Hobbitleriniz
öldü.” dedi Sauron, tok ve kalın bir sesle. Etrafa öyle bir sessizlik çökmüştü
ki, Sauron’un sözcükleri Gondor’a kadar bile ulaşmış olabilirdi. Sauron
miğferini çıkardı ve turuncuya çalan parlak saçlarını ortaya döktü ve en sinsi
gülümsemelerinden birini bahşetti. “Orta-Dünya’nın tek hakimi artık benim.
Hepiniz burada öleceksiniz.”
“Sauron...” diyebildi Gandalf.
“Neler olacağını biliyorsun, eğer şimdi teslim olmazsan.”
“Ya neler olacakmış yaşlı
bunak? Görünüşün beni iğrendiriyor. Dönüşecek daha iğrenç bir yaşlı bulamadın
mı Olórin?” Sauron gürzünü yere doğru serbest bıraktı ama tutmaya devam etti.
Miğferi de diğer elinde duruyordu. Gandalf dehşetli bir ifadeyle ona bakmayı
sürdürüp devam etti:
“Batı’dan gelecekler Sauron,
efendin için geldikleri gibi.” Glamdring’i tekditkar bir şekilde tuttu. Sözleri
havada asılı kalmışken, Sauron dudaklarının sadece bir tarafını kaldırarak
gülümsedi.
“Ben Yüzük’ümü geri almadan
gelmeleri gerekirdi. Ne kadar da yazık oldu.” Miğferini geri taktı, konuşma
vaktinin artık bittiğini düşünüyordu. Son sözleri İnsanlar’ın arasında olduğu
gibi orkların arasında da dehşet uyandırdı: “Hepiniz öldürmeden önce senden
almam gereken bir şey var sevgili Olórin. Güzeller güzeli Narya’yı ortaya
çıkarmanın vakti gelmedi mi?”
O an yerle gök birbirine girdi
ve orkların çığlıkları Nazgûllarınkine karıştı. Sauron büyük bir hızla
orklarıyla beraber İnsanlar’ın üzerine çullandı ve Gandalf Glamdring’iyle savaş
pozisyonu aldı. Ancak ona biraz yaklaşmışken Sauron durdu. Ellerini kaldırdı ve
Gandalf acı içinde bağırdı.
O sırada ise savaş
etraflarında tüm gücüyle cereyan etmeye devam ediyordu. Kılıçların şıngırtısı,
İnsanların ve orkların çığlıklarının yarattığı karmakarışık bir cümbüş ve
yayılan korkunun kokusu etraflarını sarıyordu.
Sauron çok yavaş adımlarla
Gandalf’a doğru yürümeye başladı. Gandalf çektiği acıdan dolayı Glamdring’i
düşürdü. Parmağındaki Yüzük parlamaya başlamıştı. Ah Narya, diye düşündü
Sauron. Onu eline almanın hayaliyle tutuştu. Bu sefer o kadar yakındı ki...
Gandalf’ın zihnine uzandı.
Büyücünün parlak zihnine karanlık olarak yayılmaya başladı. Onu ele geçirmeyi
deniyordu. Tüm benliğini. Eğer yapabilirse onu ölüler diyarına yollayacak ve
ordan geri getirecekti. Elbette bu Eru Ilúvatar’ın daha önceki müdahalesi gibi
olmayacak Gandalf bir tayf olarak yükselecekti. Ama beklediği gibi olmadı.
Gandalf’ın zihni karanlığa direndi, anlaşılan cüceler gibi o da teslim
olmayacaktı.
Öyleyse yapılacak tek bir şey
kalıyor, diye düşündü Karanlık Lord. Yüzük’ü geri almak.
Khmaul’a seslendi zihniyle,
Gandalf zor durumdayken ona saldırmasını emretti. Khamul emre itaat etti ve
derhal felbeast’iyle üstadının yakınlarına kadar konup aşağı indi. Korkunç
çığlığıyla birlikte büyücüye hamle yaptı ve bıçağıyla onu karnından yaraladı.
Gandalf acı içinde yere düştü ve adını haykıran pek çok ses duyuldu: “GANDALF!”
Sauron seslere kulak asmadı ve
üzerine doğru gelen Elf, Cüce ve arkasındaki sekiz-dokuz İnsan’a gürzünü
savurdu, Tek Yüzük güçlüce parladı ve önüne gelen İnsan’a çarpmasının etkisiyle
büyüsü yayılarak diğerlerini de etkiledi ve hepsi metrelerce öteye
uçtular. Hiç kimse ona saldırmaya cüret
edemezken eğildi yere doğru Sauron, karanlık miğferinin ardından yerde kıvranan
büyücüye baktı. Yüzündeki dehşet ifadesi her şeyi anlatıyordu. “Bakalım Eru bu
defa seni geri yollayacak mı? Kaybettin, büyücü. Orta-Dünya artık benim, sadece
benim! Karşımda kimse duramayacak!” Khamul’dan Morgul Bıçağı’nı aldı ve kalbine
sapladı ve parmağından Narya’yı çıkardı. “GANDALF!” diye bir nida onu takip
etti ve Elessar ileri atılarak Sauron’a saldırmaya çalıştı. Sauron gürzünü
kendine savunma olarak kaldırdı ve Elendil’in kılıcı gürze çarparak tiz bir ses
yarattı.
“Elessar.” dedi Sauron.
Gülümsese de miğferinin ardından bu belli olmuyordu. Aragorn herhangi bir
karşılık vermedi. Böylece ona saldırmaya başladı, Sauron’sa sadece eğleniyordu
onunla, dansına ayak uydurdu ve bir bir İnsanlar düşerken Aragorn’a, sarı saçlı
taze Rohan Kralı Éomer de katıldı. Sauron, Göz’üyle hepsini görmüştü, hepsini
biliyor ve tanıyordu.
Artık sıkıldığını fark
ettiğinde elleriyle bir şok dalgası meydana getirdi ve ikisi de şaşkınlıkla
geri doğru çekildiler. “Narsil bu defa seni kurtaramayacak.” dedi. “Kimse seni
kurtaramayacak.” Ve gürzü bir kez daha ileri atılırken Tek Yüzük tüm gücüyle
parıl parıl parladı, efendisine döndüğü için mutluydu ve tüm güç potansiyelini
sergiliyordu adeta.
Gürz yıldırım gibi indi
Aragorn’un üzerine. Sanki Tulkas’ın yumruğunu yemiş gibi uçtu geriye
metrelerce, büyünün etkisiyle Éomer de ona katıldı ve birkaç Rohanlı ve
Gondorlu daha. Sauron az ötede iki Hobbit’in cesedini daha gördü ve savaşın
neredeyse bittiğini fark etti.
Çember daraldı ve İnsanlar’ın
dünyası o gün, oracıkta çöküverdi. Gölge zaferini ilan etti ve Orta-Dünya’nın
elinden son ışık da böylece koparılıp alınmış oldu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder