20 Ekim 2014 Pazartesi

Dagor Dagorath (Savaşların Savaşı) - Onuncu Bölüm: Kaderin Efendisi - İkinci Kısım

Bölüm 10: Kaderin Efendisi – İkinci Kısım

     Derler ki Húrin ve Túrin savaş meydanında karşılaştıklarında tüm savaşçılar tüm güçleriyle haykırmış ve adeta bayram etmişlerdi Valinor Düzlükleri’nde. Húrin ardında cesur Edain beyleriyle oğlunun yanına gelene kadar amansızca savurmuştu baltasını ve Túrin’in Gurthang’ı ölüm saçmıştı etrafına. Fingolfin o sırada yanlarına kadar gelmişti orkları dağıtarak, “Utúlie'n aurë! Aiya Eldalië ar Atáni, utúlie'n aurë!” (Gün geldi! İşte, İnsanların ve Eldar’ın halkı! O gün geldi!) diye bağırdı tüm gücüyle, daha önce Beleriand Savaşları’nda bağırdığı gibi. İşte o gün gelmişti gerçekten de.
    Kılıçlar savruluyor, bir bir düşüyorlardı orklar. Ñoldor’un, Numenor’un, Gondor’un, Arnor’un, Erebor’un, Moria’nın ateşiyle yanıp tutuşuyordu karanlık gece. Cüceler adeta cehennemi olmuşlardı orkların ve trollerin. Çok geçmeden çepeçevre sardılar karanlığın ordularının etrafını. Gökyüzünde Eärendil cesurca çarpışırken ejderhalarla bir kez daha, yeryüzü kanıyordu oluk oluk adeta. Toprak kızıl bir renge bürünüyor olmalıydı, karanlıkta söylemesi zor olsa da. O anda Túrin’in etrafında bir şimşek gürledi sanki. Tulkas Morgoth’u tuttuğu gibi savurmuştu metrelerce ileriye. Oromë’nin cansız bedeni yatıyordu boylu boyunca. Morgoth’un elinde bu defa Grond’u vardı ama. Sonunda almıştı eline anlaşılan. Morgoth tam da Túrin’in yakınlarına düştü, tam o sırada ejderhalardan biri adeta yağmurdan da hızlı bir şekilde efendisiyle Tulkas’ın arasına girdi ve Valar’ın Şampiyonu’nun tekrar efendisine saldırmasını önlemeye başladı. Túrin o anda anladı sırasının geldiğini. O anda her şey onun için açıklığa kavuştu. Morgoth toparlanıp ayağa kalktığında kılıcını cesurca kaldırdı ve meydan okudu karanlıklar efendisine. Kendine Arda’nın Kaderleri’nin Efendisi diyen Melkor Bauglir’e. Melkor meydan okumasını kabul ettiğinde ölüm sessizliği çöktü etraflarına.
    Grond’unu uyarmadan savurdu Melkor. Túrin başarıyla kaçındı devasa topuzdan. Grond sanki yeri deldi, hafif hafif yağmur yağarken üzerlerine Melkor bağırarak savurdu Grond’unu defalarca, Túrin’se sürekli kaçındı başarıyla. Devasa çukurlar bırakıyordu geride Grond. Tüm askerler etraflarını sarmış bekliyorlardı ve savaşı izliyorlardı. Sanki hepsi bugünün geleceğini anlamıştı. Ejderhayı alt eden Tulkas bile bakıyordu sadece öyle. Túrin’in gözlerinde yanan ateşi görmüş olmalıydı. Babası, annesi ve kardeşi de gelmişlerdi oraya kadar. Melkor bir kez daha kükredi ve salladı Grond’unu ve bu defa Túrin ileri atılarak sapladı kılıcını bacağına. Tam da Ringil’in daha önce açtığı bir yaraya. Melkor’un çığlığı korkunç oldu. Yağmur hızlanmaya başladığı vakit Grond’un açtığı çukurlar dolmaya başlamıştı, kan ve yağmur suyuyla. Túrin gözlerinde yanan intikam ateşiyle, bir zamanlar Fingolfin’in yaptığı gibi dönüp durdu Melkor’un etrafında. Her kılıcını savuruşu Melkor’un attığı bir çığlıkla noktalandı. Sinirlenmeye başlamıştı Arda’nın Kaderleri’nin Efendisi. “Seni böcek gibi ezeceğim!” diye haykırdı ve bu sefer ayaklarıyla ezmek için saldırdı. Túrin ilk ayaktan kaçınabildi, ikincisi yerinden kalkmadan evvel Fingolfin ona doğru bağırdı ve kalkanını fırlattı Turambar’a. Túrin minnetle kalkanı kavrarken Melkor’un ayağından kurtuldu ve Gurthang’i saplayıverdi ayağına. Melkor’un çığlığı korkutucu oldu bu defa, biraz önceki çığlıklarından da korkunçtu. Onun bağırışını Arien’in rüzgara karışan çığlığı takip etti ve Gurthang’in verdiği acıya dayanamayan Morgoth Grond’unu son bir çırpınışla sallayıverdi. Túrin bundan kaçındı ve kalkanıyla Grond’un ikinci hamlesini tutmaya çalıştı. Grond kalkanı onun elinden uçurdu ve Melkor öylece eğilerek diğer eliyle kavrayıverdi Túrin Turambar’ı. Tam Tulkas ve diğerleri onu kurtarmak için harekete geçecekleri sırada Túrin Gurthang’ı onun eline sapladı, Melkor onu sıkıştırıp ezemeden evvel. Melkor bağırdı ve Turin ileri doğru sıçradı, tam da Melkor’un kara kalbine doğru. Gurthang, kalın zırhı es geçti, Melkor’un etine yıldırım çarpmış misali giriverdi ve kara kalbine saplandı. Melkor bir çığlık daha attı, hatta denir ki Arien’in çığlığının ardından bu çığlık Orta-Dünya’nın en derin mağaralarında bile duyulmuştu. Arien’in çığlığı gibi yüzlerce sene peşini bırakmamıştı rüzgarın.
    O sırada Valar da oralara kadar geldiler. Ñoldor beyleri toplaştılar.
    Melkor gürültüyle yere devrildiğinde yağmur Grond’un çukurlarını doldurmuştu ve kan kokusu yağmura karışıyordu. Yağmur sanki savaşın bittiğini haber verircesine yağıyordu. Túrin’in siyah saçları sırılsıklam olmuştu. Her yeri ölesiye ağrıyor, başını kaldıramıyordu. Elleri hala Gurthang’ı sıkı sıkı kavramıştı. Ayakları hala Melkor’un zırhının üzerindeydi. Kılıcı kara kalbine saplıydı. Melkor’un gözleri kapalıydı. Túrin ağladığını fark etti. Ağzına tuzlu bir tat gelmişti. Yağmur suyu değil, gözyaşıydı bu.
    “Ve Húrin’in Çocukları’nın intikamı alındı Melkor Bauglir!” diye bağırdı yağmur sesinden başka çıt çıkmayan Valinor Düzlükleri’nin ortasında. Gözyaşları arasında zar zor konuşabilmişti. Babası, annesi ve kardeşi yaklaştılar ona doğru yağmur güçlenirken. Rüzgar Valinor Düzlükleri’ndeki tüm pisliği ve kanı temizlemek istermişçesine esiyordu. Túrin kılıcını çıkarttı ve kapkara kılıcın üzerinde yoğun bir sıvı olduğunu fark etti. Kana benziyordu ama daha yoğundu sanki. İndi Melkor’un üzerinden ve kendini anne babasıyla kucaklaşırken buldu. Ağlıyordu hepsi yağmurun altında. Onların ağlama sesleri ve yağmurun yere düşmesi dışında çıt bile çıkmıyordu. O sırada yaklaştı Valar, düşen Vala’nın yanına. Sessizliği az da olsa onların ayak sesleri bozmuştu. O gün sevinç çığlıkları atılmadı savaşın bitiminde. Hepsi Hurin’in Çocukları için gözyaşı döktüler hatta. Aslında dökülen gözyaşları zamanında bozulan Arda ve tüm Ilúvatar Çocukları içindi.
    Yağmur gürlerken gökyüzünde Silmarillerin parlaklığıyla sarmalanan, üstleri başları az da olsa yırtılan, zırhları çiziklerle dolu olan Fëanor, Maedhros ve Maglor da çıkageldiler ve Morgoth’un boylu boyunca uzanan bedenine baktılar. “Böylece buldu sonunu.” dedi Fëanor. “Hak ettiğinden acısız ve çabuk oldu.”
    “Benim açtığım yaralar ve Silmarillerin ona yeterince acı çektirdi kardeşim, buna emin olabilirsin.” dedi Fingolfin üçünün ardında durmuş Melkor’a bakarken. Ringil’i kabzasına soktu ve yanlarına geldi. Valar o sırada düşmüş soydaşlarının etrafında toplandılar karanlıklar içinde, meşalelerin ışıkları kıyafetlerini aydınlatıyordu. Ulmo Ñoldor’un yanında durdu, tam Maglor’un yanında. Daha önce Sürgünler’i düşünen tek Vala olmasıyla bilinirdi Ulmo. O yüzden Ñoldor kalpten severdi bu Vala’yı. Haşmetle dikildi Valar Ilúvatar Çocukları ve Maiar’la beraber.
    Arien’in çığlıkları gücünü kaybederken Eönwë de belirdi orada. “Yaşayanlar teslim oldu. Rhun Kralı Khamûl bile.”
    “Sonuçta efendilerini kaybettiler.” dedi Manwë. Eönwë’nin hemen yanında durduğunu gördü Khamul’un. Rhun Kralı’nın yüzünde pişmanlık ya da üzüntüye benzer bir duygu yoktu, sanki her şey bittiği için huzura kavuşmuş gibi bakıyordu. Manwë’nin bakışları tekrar Melkor’a gitti, sonra da gökyüzüne. “Bir kez daha ışığımızı kaybettik.”
    “Arda’nın tekrardan ışığa ihtiyacı var kuşkusuz.” dedi Fëanor öne çıkarak oğullarıyla birlikte. “Ve ben de bunun için en sevdiğim varlıklarımı önünüze seriyorum.” Yavanna’nın önünde durdular ve üçü de uzattı silmarilleri. Başlarını eğdiklerinde Yavanna ağlamaya başladı, ama mutluluk gözyaşları döküyordu. Silmarilleri minnattırlıkla kabul etti. “Teşekkür ederim.” Silmarilleri aldı ellerine ve ihtişamla parladı kutsal mücevherler.
    Fëanor, Maedhros ve Maglor böylece geri çekildiler ve Yavanna tekrardan en güzel işlerinden birine girişti. Derler ki Ağaçların İkinci Devri, Arda’nın en güzel devri olmuş ve barış gerçekten de hüküm sürmüş, Morgoth’un ektiği kötülük tohumları tamamen sökülüp atılmış Arda’nın bağrından ve Ainur’un İkinci Müziği’nden evvel derlenmiş toplanmış Arda bir kez daha. İkinci baharını yaşamaya başlamış.
    Ve çok çok uzaklardan, Zamansız Boşluk’un ve Eä’nın ötesinden onları izleyen bir çift göz varmış. Her Şeyin Babası mutlulukla izlemiş Çocukları’nın başardıkları işleri. Sonuçta yaptıkları işlerden dolayı memnun olmuş. Sessizlikten başka hiçbir şey yokmuş yanında, ta ki O, yanında birinin daha varlığını arzulayana kadar. Melkor Bauglir’in ruhu Eä’yı da aşarak sahibine kadar geri gelmiş. Eğilmiş yaratıcının önünde ve saygıyla durmuş.

    “Şimdi.” demiş Eru Ilûvatar Ainur’un en kudretlisine baktığında. “Ainur’un Müziği bir kez daha başlasın.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder