16 Ekim 2014 Perşembe

Dagor Dagorath (Savaşların Savaşı) - Dokuzuncu Bölüm: Valar'ın Şampiyonu ve Arda'nın Kaderlerinin Efendisi

Bölüm 9: Valar’ın Şampiyonu ve Arda’nın Kaderlerinin Efendisi

    Grondunu savurdu Morgoth kalın, kükremeye benzer bir sesle. Tulkas bir adım geriye atarak kaçındı ve bağırarak Morgoth’un üzerine atıldı. Grondu tutan elini bileğinden kavradı ve göğüs zırhına sertçe bir yumruk indirdi. Morgoth kurtulmaya çabaladı ve tekmesi Tulkas’ı az farkla geçince Tulkas tuttuğu bileği bıraktı bir kez daha kaçındı Gronddan. Morgoth’la bakıştılar. Etrafları hamleleri yüzünden adeta cehenneme dönerken; pek fazla Ilúvatar Çocuğu yoktu etraflarında. Balroglar Ñoldor’la yarım kalan işlerini halletmek için uzaklara uçarken Valar’ın Maiar’ıyla Morgoth’un hizmetindeki şeytani varlıklar geniş bir alanı yakıp kül ediyorlardı. Büyüler havalarda patlıyor, toprak zangırdıyor, gökyüzü şimşek görmüş gibi aydınlanıyordu zaman zaman. Morgoth defalarca hamle yaptı Tulkas’a. Tulkas kahkahalar atarak savundu kendini ama zorlandığını kendisi de fark etmişti.
    Morgoth Güçler Savaşı’nda dövüştüğü Morgoth’tan daha farklıydı. Sanki kalbine cesaret, kollarına kudret gelmişti. Bu kez daha büyük bir nefretle savurdu Grondunu. Tulkas bu sefer eğilmek zorunda kaldı ve davasa Grond Valar’ın Şampiyonu’nun üzerinden geçerken Tulkas saldırmaya çalıştı diğer Vala’ya. Morgoth onu başarıyla savuşturdu ve Grondunu indirdi bir kez daha. Grond yere o kadar sert bir şekilde çarptı ki sanki savaş alanı depremle sarsıldı. Tulkas her şeye rağmen gülümsemesini kaybetmemişti. Öylece güreşip durdu Valar’ın kolca en kuvvetlileri. Adeta birbirlerine denklerdi. Tulkas daha önce yaptığı gibi onu yatırıp yenemiyor, Melkor eskisinden kuvvetli olsa da Tulkas’a üstünlük kuramıyordu. Etraflarındaki cehennem daha da genişlerken adeta tek başlarına kaldılar savaşın ortasında. Ne orklar, ne Ilúvatar Çocukları yaklaşmaya cesaret edebiliyordu onlara. Cehennem gibi birbirlerinin etraflarında döndüler. Kimi zaman geniş atlı birlikler yanlarından vızır vızır geçti, kimi zaman ok yağmurlarının sesleri gökyüzünde çarpışan ejderha ve kartalların gürültülerine karıştı.
    İkisi de durup birbirlerine baktılar. Süzdüler birbirlerini. Tulkas güldü ve gardını düşürdü. “Böyle değildin Bauglir.” dedi ona. “Kollarında bu kadar kudret olduğunu bilmezdim.”
    “Önüme geçmişin küllerini getirip durma.” diye karşılık verdi Melkor. Grondunu yere bıraktı ilginç bir hamleyle. Sanki böyle daha güçlü hissediyordu. “Artık yeni bir dünya göreceksiniz. Bir daha Arda asla eskisi gibi olmayacak.”
    “Bunda haklısın.” Tulkas onun savaş pozisyonu aldığını gördü ve Melkor yumruklarını kaldırdı. Tulkas bir kahkaha atarak ona doğru koşmaya başladı ve belki de binlerce yıldır görülmemiş bir dövüşe sahne oldu Valinor Düzlükleri.
    “Işığı yok ettin ama Işık geri gelecek!” diye bağırdı Tulkas. “O Işık’ı ne kadar çok istediğini iyi hatırlıyorum!”
    Melkor onun yumruğundan kurtuldu ve kendisi bir yumruk savurdu. “Artık ondan iğreniyorum! Ve benim yaktığım ateşler dışında hiçbir Işık yüzü göremeyecek Arda!” Birbirlerinden biraz uzaklaştıklarında göz göze geldiler. Tulkas’ın altın sakalları rüzgarı hissetmeye başlamıştı. Yağmur geliyordu. “Durmayın.” dedi Melkor sinirle. “Durmayın da Tek Olan’ı çağırın hadi! Beni ondan başkası yenemeyecek bugün! Ne sen ne Manwë!”
    “Hayır.” dedi Tulkas. “Bu bizim sınavımız. Seni bugün burada ben durduracağım!” Kahkahasıyla yankılandı her taraf. Valar’ın Şampiyonu’nun gür kahkahası rüzgarın içine işlemişti sanki. Toprağa ilk yağmur damlaları düşerken Tulkas kendini yerde buldu. Melkor ona saldırmaya çalışırken ayağa kalkmayı başardı ama karanlık lordun yumruğunu suratında hissetti ve tekrar yere düştü. Melkor grondunu aldı yerden ve bekletmeden saldırma girişiminde bulundu. Tulkas yana yuvarlandı ve kurtuldu. O anda gökyüzünde gördükleri muazzamdı. Birbirlerinin kuyruklarında uçan, ateşler saçan, pençelerini geçiren ejderhalar ve Silmarillerin ışığıyla can bulan, güçlenen ve Eärendil’in önderliğiyle ilerleyen kartallar ejderhaların sayısına göre oldukça kalabalıktı ama ona rağmen gökyüzünde uçup duran Ancalagon gibi bir canavar vardı.
    Melkor sinirle Tulkas’a doğru saldırırken bir kükreme sardı gökyüzünü. O da ne… Ancalagon Eärendil’i kovalıyordu müthiş bir hızla. Melkor’un da Tulkas’ın da gözleri ikisine takıldı. Eärendil Silmarilini bizzat Fëanor’a teslim etmiş olsa da parlıyordu gökyüzünde ve Ancalagon tarif edilemeyecek bir büyüklükle onu takip ediyordu. Yere çok yaklaşmışlardı. Devasa ejderha Valar ordusunun arka kısımlarına alev kusarak Eärendil’i takip etmeye devam etti. O sırada Tulkas havaya kalkan Silmarillerin ışığını ta bulunduğu yerde gördü ve çok geçmeden savaş alanından uzaklaşan Eärendil ve Ancalagon’un mücadelesi orada bitti ve Ancalagon yere çakıldı büyük bir gürültüyle, hemen ardından da Eärendil’in gemisi onu takip etti ve Tulkas olduğu yerde kalakaldı. “Elveda Kutlu Eärendil.” dedi fısıltıya yakın bir sesle. Melkor en güçlü yaratığının kaybına üzülmüş görünmüyordu. Bu kaybın Valar ordusundakileri daha çok kederlendireceğini düşünüyor olmalıydı. Eärendil’in yaşayıp yaşamadığını merak etti Tulkas ama o kadar yüksekten sağ kurtulamaması muhtemeldi. Onun yasını sonra tutabileceğini düşünerek karanlıklar efendisine baktı bir kez daha.
    Yükselen feryatları ikisi de duymuştu. Eärendil’in düşüşü herkesi yasa boğarken, bir anda öfkeyle ileri atılan Ilúvatar Çocukları gördü Tulkas. Zaten hepsinin yeterince sebebi vardı karanlıklar ordusuyla çarpışmak için. Şimdi sebepleri daha çoktu.
    İki Vala ölümcül düellolalarına devam ederken Durin’in soyundan gelen cüceler kalın mı kalın zırhları ile kuzey tarafında bir grup orku kovalıyordu. Önlerindeki de gerçekten Ölümsüz Durin’di, yanında Dain Demirayak, arkalarında binlerce cüce vardı. Devasa balta ve çekiçleriyle, kısa bacakları ve ölümcül öfkeleriyle orkların cehennemleri olurken yanlarından bir grup atlı Rohirrim geçerek onlara destek olmak amacıyla orklara yetişti ve güçlü atlarıyla adeta ezip geçtiler orkları. O sırada güneyde ise bir grup insan ve elf birlikte Olog-hai’lerce kıstırılmış yardım için korkuyla etraflarına bakınıyorlardı. İyice güneyde ise Vanyar ordusu, başlarında Oromë ile birlikte yürüyen ejderhalar ve devasa trollerle savaşarak ilerliyor, Avcı Vala’nın atının toynaklarından çıkan kıvılcımlarla yollarını görüyorlardı. Oromë mızrağını ölümcül bir ustalıkla kullanıyor, bir Vala’nın nasıl savaşabileceğini haykırıyordu gerçekten de. Yollarını temizleyerek kuzeye doğru ilerliyorlardı. Oromë, Tulkas’a yardımcı olabilmeyi düşünüyor olmalıydı. Melkor ne kadar çabuk düşerse savaş o kadar kolay biterdi.
    Vanyar ordusuyla birlikte ilerlemeye devam etti ve Melkor’la Tulkas da dövüşmeye. Halen birbirlerine üstünlük kuramamışlardı. O sıralarda vardı Oromë ve atından inip mızrağını kuşanmış bir halde çıktı Melkor’un karşısına. Tulkas ona bir şey demedi ve bir nevi yardımını kabul etti. Melkor’sa öfkeyle baktı ikisine. Ama onun da ağzından sözcükler dökülmedi, sadece Grondundan ve gözlerinden nefret fışkırdı. Oromë ona doğru hamle yaparken Tulkas da ona katıldı ve Melkor öfkeyle Grondunu savurdu üzerlerine. Oromë eğilirken, Tulkas kaçındı hamleden ve ikisi birlikte Melkor’u yere serdiler. Melkor öfkeyle bağırıp ikisini de üzerinden attı ve Gronduyla tekrar saldırdı. Oromë’nin yardımıyla güç bulan Melkor olmuştu sanki. Tulkas dengesini kaybedip yere düştü ve Oromë sol koluna aldığı Grond darbesiyle birkaç metre geriye uçtu kanlar içinde. Melkor öfkeden alev alev yanıyordu.
    Ancalagon’un son çığlıkları duyuldu Arien’in çığlıklarının peşinden. Rüzgar onun feryatlarını da taşıdı savaştaki tüm kulaklara. Tulkas acılar içinde yatan Oromë’yi görünce gülümsemeyi bıraktı. Yüzü gerildi. Yumrukları sıkılaştı. Melkor derin bir kötülük içinde güneş gibi parlayan bi alev misali Tulkas’ı süzerken bir anda harekete geçti ve Tulkas onun Grondundan bir kez daha eğilerek kurtuldu ve Melkor’un suratını yumruğuyla dağıttı. Onu tuttuğu gibi fırlattı ve adım adım ona yürümeye başladı.
    O anda gökyüzünde bir çığlık daha koptu ve ateş ejderhalarından biri alevler püskürterek Tulkas’ın önüne konuverdi kanatlarının yarattığı fırtınalar eşliğinde. Tulkas, Oromë’nin kıpırdandığı görünce onun iyi olduğuna sevindi ve tekrar kahkaha atarak ejderhaya saldırdı.
    Ejderhayla çarpışması bir destana benzedi Tulkas’ın. Grondun darbesinin etkisinden kurtulup ayaklanan Oromë de mızrağıyla Valar’ın Şampiyonu’nun imdadına koştu.
    Oromë mızrağını ejderhanın kalbine saplayıp Tulaks da onun alevlerinden kaçınırken gökyüzü aydınlandı şimşeklerle ve ejderha yıldırım gibi çarptı yere. Kaldırdığı tozun ardından Tulkas hemen Melkor’u fırlattığı yere doğru baktı ve gördükleri onu memnun etti.
    Túrin Turambar, elinde gece kadar kapkaranlık bir kılıçla karanlıklar efendisine meydan okuyordu sanki bir Vala ya da cesur bir Ñoldo beyi misali. Kılıcının ve saçının karanlığının aksine yüzü parlıyordu yıldızlarla birlikte. Sanki Varda bizzat kutsamıştı onu da, lanetinin etkilerinden kurtulmuştu.
    “Ailemi lanetledin! Beni lanetledin! Senin yüzünden acılarla boğuştum! Hepimiz boğuştuk!” diye bağırıyordu Túrin karanlıklar efendisine. Melkor onu sessizlikle seyrediyordu.
    “Babama yaptıklarının cezasını çekeceksin ey Dünyanın Karanlık Düşmanı! BUGÜN ILÚVATAR ÇOCUKLARI’NIN İNTİKAM GÜNÜ!” Son sözleriyle Finwë’nin sözlerini tekrar etmiş oldu ve adeta onun ettiği yemine eşlik etti. Belki de bu onu güçlü kılacaktı. Melkor’dan intikamı, onun en çok acı çektirdiklerinden biri alacaktı. Kaç kişi Húrin’in Çocukları’nın yaşadığı acıyı yaşamıştır ki? Kaç kişinin kalbi o kadar büyük kederlerle dolmuştur?

    Melkor Grondunu kavradı elleriyle ve rakibini ciddiye aldığını gösterdi bir nevi. Artık o her şeyi küçümeyen Melkor değildi ne de olsa, üstelik nefret ettiği Húrin’in de oğlunu tanımıştı. “Öyle olsun Húrin’in oğlu.” Bir adım attı öne doğru, adeta saldırıya hazırlanırmış gibi. “Gözlerini açtığında Eru’nun senin ve ırkın için seçtiği yer her neredeyse orada olacaksın ve tüm ailen, dostların da yanında olacak. Ben Arda’nın Kaderlerinin Efendisi’yim ve bundan sonra Ilúvatar Çocuklarına yer yok benim dünyamda!” Ve karanlıklar efendisi uyarmadan saldırdı Turambar’a.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder