16 Şubat 2015 Pazartesi

Ñoldor'dan Hikayeler - Bölüm V: Dagor Aglareb (Şanlı Muharebe)

Bölüm 5: Dagor Aglareb (Şanlı Muharebe)

 Atına atlayıp gözcü süvarilerle beraber giden Maedhors yol boyunca gözleriyle kuzeybatıyı taradı, Lothlann’ı aşarlarken erimiş karların ıslattığı çimenliğin üzerinde ve tertemiz gökyüzünün berraklığında yol aldılar. Atları rüzgar gibi esiyordu Ñoldor’un. Morgoth’un yaydığı dumanlar buradan bile seçilebiliyordu, güneşi sevmeyen orkları için kapkara bulutlarını yolluyordu Morgoth. Karaltı kaplıyordu altında bıraktığı toprakları.
Güneş tepedeki yerinden ayrılıp batıya doğru alçalırken ork ordusu ve Dorthonion’un savunması gözlerine ilişti elferin güçlü gözlerinin. Kalabalık bir ordusu vardı Morgoth’un, her zaman olduğu gibi. Maedhros yaklaştıkça kalbindeki güven duygusu arttı ve ufak endişeleri de uçup gitti. Uzun zamandan sonra bu kadar büyük bir savaş görmek onu anılara götürmüştü...
Babası düştü aklına o anda Maedhros’un...
Fëanor delirmiş gibi koştururken bir anda yer gümbürdedi ve gökyüzünde şimşekler çaktı adeta. Yıldızlı gece ateşe bulandı ve bulutsuz gökyüzü gün görmüş gibi aydınlandı. Fëanor daha ne olduğunu anlayamadan kanatlı şekiller çıkageldi, yıldırımdan farksız bir şekilde, alev alev yanıyorlardı. Elf biçimli ama elften daha büyük kara bir suliet olan koca bir gölge gibilerdi, sanki bu gölgelerde ondan önce gidip önünü açan bir güç, bir dehşet vardı. Alevler onları sarmalarken gürleyerek etraflarını kapladılar, tam Fëanor’un karşısında duranın alevleri kara bir dumanla taçlanıyordu sanki. Kızıl-kara alevler normal alevlerle müthiş bir uyumla dans ediyordu, bir elinde sivri bir ateş diline benzeyen bir kılıç vardı, sol elinde ise alevlerden yapılmış bir kırbaç tutuyordu. Diğer yaratıklar da aynı şekilde silahlanmışlardı. Fëanor, Morgoth’un bu kötülüğünün ne olduğunu merak etti sadece.
(Buradaki Balrog tasvirinde Yüzük Kardeşliği’ndeki Balrog tasvirinden yararlanılmıştır)
“Daha ileriye gidemezsin!” gidemezsin dedi liderleri olduğu anlaşılan yaratık. Sesi kalın ve buğuluydu. Yerin derinliklerinden geliyordu sanki ve dehşetin tınılarını taşıyordu içinde. Fëanor’u etkilemese bile normal canlılar titrerdi bu sesin önünde.
“Ya sen kim oluyorsun da Ñoldor’un Yüce Kralı’nın yolunu kesiyorsun?”
Yaratık kalın sesiyle tuhaf bir kahkaha attı. “Ben Gothmog’um.” dedim kesin bir sesle. Yüzündeki ifadeyi seçmek zordu. Boynuzlarındaki alev rüzgarla beraber dans ediyordu. “Balrogların lordu.”
“Demek efendiniz size Balroglar diyor? Hizmetkar köpekler için güzel bir isim seçmiş. Bir hırsız olsa da isim koyma yeteneğini beğendim.”
Yaratık kızmış gibi durmuyordu. Yüzündeki ifadeyi Fëanor çok zor olsa da gülümsemek olarak betimleyebilirdi.
“Kendinden kudretlilerle nasıl konuşulacağını sevgili baban öğretmedi mi sana?”
Babasının bahsi geçince Fëanor gülümsemesini kaybetti ve intikam ateşiyle dolu tekrar yüreği. Adeta dünyanın bağrı gibi yanıyordu ruhunun her bir köşesi. Ateşin Tini’ni taşıyordu içinde sanki, aynı annesinin verdiği ismindeki anlam gibi.
“Geçmeme izin verecek misiniz? Yoksa kendi yolumu kendim mi açmalıyım?” diye sordu Fëanor gözleri Angband’ın ve balrogların ateşinden bile harlı bir ateşle yanmaya başlarken. Kılıcını sıkıca kavramıştı, orkların kanları damlıyordu hala ucundan, tek bir sıyrık bile almamıştı Ñoldor’un Yüce Kralı, Finwë’nin Yetenekli Oğlu. Zırhı haşmetle duruyordu üzerinde, kuzguni siyah saçları yıldızlarla aydınlanan gecede, Arda’nın Kralı’nın rüzgarlarına eşlik ediyordu. Kral öylece gelecek cevabı bekledi, gözleri tehditler saçıyordu.
“Yolunu kendin mi açacaksın?” Gothmog güldü tekrar, kalın sesiyle attığı kahkaha rüzgara karıştı, ateşleri rüzgarla oynaşmaya devam etti. “Bir Ilúvatar Çocuğu için cesur sözler. Etrafında on Maia’yla sarılmışken şansın olduğunu düşünüyor musun gerçekten de? On Balrog’a karşı ne yapabilirsin ki? Bizi yenemeyeceksen efendimizle karşılaşmaya layık olduğunu nerden çıkardın?”
Fëanor da kahkahalara boğuldu, delirmiş gibi gülüyordu. İntikam ateşi doldurmuştu ruhunu. Babasının kaybının acıları yankılanıyordu zihninde ve elbette ki Silmarilleri... O güzel Silmarilleri...
“Demek on Balrog...” dedi, adeta bir fısıltı gibi. Ama Gothmog’un kendisini duyduğunu biliyordu. “Size kötü bir haberim var.” Kılıcını çevirdi elinde ve saldıracakmış gibi doğruldu. Gözleriyle Balrog’un alevli gözlerine baktı. “Daha çok getirmeliydiniz!”
Gothmog’un yüzünün solduğunu görebiliyordu. O anda oldu ne olduysa, fırtına koptu adeta. Dostlarıyla beraber kuşatılan Fëanor, Gothmog’un kırbacından kaçındı ve dosdoğru yanındaki Balrog’a doğru cesurca sıçradı. Ñoldor’un en kudretlisinin kılıcı Balrog’un yüreğine –eğer ki yürekleri varsa- saplandı, Balrog gürültüyle yere düştü ve Fëanor cesedinin üzerinde durarak kılıcını çıkarttı ve meydan okurcasına diğerlerine doğru koşmaya başladı.
Aradan ne kadar geçtiğini bilmiyordu Fëanor, yara bere içindeydi, yedi Balrog’un cesedi bir tepe olmuş uzanıyordu arkasında, tüm dostları katledilmişti. Sol kolu acıyordu, kanlar damlıyordu, alevler tütüyordu etrafta. Yıldız ışığını Balrog’ların sönmeye yüz tutmuş alevleri destekliyordu sanki. Fëanor cesurca baktı Gothmog ve yanındaki iki Balrog’a.
“Asla Ñoldor’un kudretini hafife almayın.”
Gothmog haykırdı öfkeyle ve diğer iki Balrog Fëanor’a doğru sıçradılar aynı anda. Fëanor onlara karşı kendini savunsa da Gothmog’un kırbacından kaçınamadı ve acı içinde yerde buldu kendini, yaraları git gide ağrılaşıyordu ve kanın kokusunu duyabiliyordu.
İşte Maedhros bu sırada geldiğini hatırlıyordu, babasının yerde boylu boyunca uzandığını da. Ñoldor’un boruları çalınmıştı ve kralları için endişe duyan ve intikam ateşiyle yanıp tutuşan Fëanor Oğulları’nın arkasındaki kalabalık orduyu görünce üç Balrog doğal olarak kaçmışlardı. Maedhros en önde koşturuyordu ve kılıcını savurduğunda Balroglar kanatlandı ve Angband’ın yolunu tutmuşlardı derhal tozu dumana katarak. Kanat sesleri eşliğinde uzaklaşmalarına bakmıştı Maedhros bir an için, hemen ardından babasının yanına koşmuştu. “Atar, iyi misin?”
‘Thangorodrim kuleleri yardımsız düşmeyecek Curufinwë, bunu sen de görebiliyorsun.’ dedi Fëanor’un zihnindeki bir ses, yaralıydı. Acı çekiyordu. Oğulları etrafını sarmıştı ama bakabildiği tek şey Angband’dı, Thangorodrim’in yüksek ve haşmetli kuleleri... ‘Belki de.’ diye düşündü. ‘Ama yine de savaşacağız! Silmarilleri geri almak için! Babamın intikamı için!’ Oğulları onu Mithrim gölüne kadar taşıdılar, ancak Fëanor zamanının geldiğini anlamıştı, yaralarının ölümcül olduğunu biliyordu ve onları durdurdu.
Oğullarına baktı. “Vaktim doldu oğullarım. Beni kurtardınız, ama bu yaralardan kurtulmam mümkün değil.” Aralarına bir sessizlik çöktü. Ruhları kaderleri yüzünden ağırlaşan Fëanor Oğulları diyecek bir şey bulamadılar. Yüzleri kederli olduğu kadar öfkeliydi de.
“İntikamımı alın!” dedi Fëanor son gücüyle. “Morgoth’un kalesini onun başına yıkın, Silmarillim artık sizin hakkınızdır. Tacından sökün o Silmarilleri, ait oldukları ellere dönemesler de mirasçılarına dönmeliler. Kralınız Finwë’nin asaletini unutmayın, o tacındaki pırıltıyı ve gözlerindeki ateşi. Onun nasıl öldürüldüğünü unutmayın. Hem onun hem benim initkamımı alın! Elveda oğullarım!”
Ne bir mezarı olmuştu Fëanor’un, ne de kemikleri kalmıştı geriye, oğullarının şaşkın bakışları içinde bedeni alev alıp kül olmuştu, ruhu öyle bir ateşle yanıyordu işte... Böylece gelmişti Ñoldor’un en kudretlisinin sonu, o ki yapıp ettikleriyle Ñoldor’un dillere destan işlerini de başarmıştı, en büyük acıları da tattırmıştı onlara...
Maedhros, emir verdi askerlerine ve borular öttürüldü Dorthonion’a çok az bir mesafe kaldığında. Savaşı haber veriyordu borular, adeta Ñoldor’a zaferin müjdeleyicisi gibi inledi geniş düzlükler boyunca.
Hakim bir tepede devam ediyordu savaş, Finarfin’in oğulları Maedhros’un tavsiyelerine uyarak orkları başarıyla tutuyorlardı ama elbette bunun da bir sınırı vardı, kırılma noktasının yaklaştığını buradan bile anlayabiliyordu Maedhros. Öyle hissediyordu. Neyse ki zamanında varmışlardı. Çalan borunun etkilerini, ordunun arka kısımlarında gördü Himring Lordu, orklar düzen değiştirdi ve Maedhros’tan tarafa döndüler, öncü birlikler ve belki de en önde bekleyen on ya da yirmi bin kadar asker Finarfin oğullarına saldırmaya devam etti.
Fëanor Hanesi’nin ordusu tüm hızıyla hücuma kalktığında kuzeybatıdan borular yükseldi.
“Kral Fingolfin!” dedi Maedhros, amcasının borularını tanıdığı vakit. Cesaret verici bir sesle öten boru savaş meydanı boyunca dağıldı. İki defa daha öttü borular, deliler gibi üflendiler ve orkların felaketlerinin habercisi oldular.
Yüce Ñoldor Kralı’nın ve Himring Lordu’nun orduları arasına sıkışan orkların hiçbir şansı yoktu. Maedhros bir kahkaha attı ve atını daha bir şevkle sürmeye başladı. Atlı okçu eğitimi aldığından ellerini kullanmadan at sürebiliyordu, bu sayede sol eliyle kılıcını kullanabilecek durumdaydı. Orklarla ilk sıcak temas sağlandığında Ñoldor atlıları adeta parçalayıp geçtiler orkları. Maedhros yerde daha etkili savaşabileceğini bildiğinden atından atladı ve orkların arasına daldı, yanıbaşında da her zamanki gibi biricik kardeşi vardı. Askerleriyle beraber hızla orkların merkezine kadar ilerlemeye başladılar, orkları biçerek, öldürerek, başlarını vücutlarından ayırarak ilerledi iki Ñoldo, arkalarında kızıl pelerinli askerlerle birlikte.
“Kral Finwë için!” diye bağırdı Maedhros, kılıcını o kadar büyük bir ustalıkla savuruyordu ki orklar artık yanına yaklaşmaya dahi korkuyorlardı. Çözündüklerini görebiliyordu Maedhros. Kaçmaları çok yakındı.
“Kral Finwë için!” diye bir haykırış daha durdu. Az ötede mavi pelerinli, altın sarısı zırhlarıyla, batmaya başalyan güneşin altında birer Vala gibi savaşan Fingolfin Hanesi’nin askerlerini gördü, en önde de Ñoldor’un en güçlüsü, güzel kılıcı Ringil’i Oromë’nin ustalığıyla savuruyor, Tulkas’ın gücünden bir parça taşıyormuş gibi görünüyordu. Kral Fingolfin iki orkun kellesini aldı ve bir tanesinin kılıcını karşılayıp hızla ondan kurtuldu, etrafında dönerek iki orku daha biçti ve bakışları Maedhros’la kesişti.
“Suilannad Nelyafinwë!” diye bağırdı Fingolfin ona.
“Suilannad aranya!” diye karşılık Maedhros gülümsemesi bir orkun saldırısıyla yarıda kesilse de, omzundan midesine kadar kılıcıyla onu biçti ve amcasına doğru gitmeye devam etti. Maglor’a baktı ve “Atlıları getir!” dedi. “Ne kadar az ork dönerse o kadar iyi!”
Atlılar onlara doğru gelirken, bir kısmı orkları çevirmek için kuzeye doğru gittiler ve Finarfin’in oğullarının da kuzeye doğru saldırıya çıktıklarını gördüler, Finarfin’in sarı sancağı gururla rüzgara eşlik ediyordu. Maedhros orklar kaçmaya başladığında zaferle bağırdı ve Fingolfin’le birlikte atlarının getirilmesini istediler. Atlarına atlayıp süvarilerle beraber kaçan orkların peşine düştüklerinde yıldızlar gökyüzünde parlamaya başlamıştı.
Ñoldor süvarileri peşlerine takıldılar böylece orkların ve şanlı bir savaşın ardından. Atların toynakları çimenlerin ve düzlüklerin üzerinde eserlerken atlı okçular ölüm kustular önlerine, amansızca takip ettiler orkları. İlk grubu yakaladıklarında çok vakit kaybetmeden hepsini katlettiler ve Thrangorodrim kuleleri görünüre girmeye başladığı vakit son orku bizzat Maedhros öldürdü. Son hızla kaçmaya çalışan iri yarı orkun yanından hızla at sürerek kafasını uçurdu Thangorodrim kulelerine selam verdi adeta.
Fingolfin yanına kadar geldi ve ikisi de durup öylece baktılar Thangorodrim kulelerine. “Kalesinden çıkmayan bir korkakla uğraşıyoruz!” dedi Fingolfin tükürür gibi. Kalın sesi nefret saçıyordu. Kuzgun siyahı saçları ayışığında Maedhros’un kızıl saçlarının parıltısına eşlik ediyordu. Angband alevlerin ve karanlığın ortasına çöreklenmiş bir dehşet misali uzanıyordu gökyüzüne doğru. Maedhros Silmarillerin orada olduğunu biliyordu. Kara tahtında oturan karanlıklar efendisinin kıskanç gözlerle baktığını biliyordu.
“Öyleyse kalesine biz gideriz.” dedi Maedhros kesin bir tavırla.
“Bir daha ordusunun kalesinden çıkmasına kesinlikle izin veremeyiz. Orkları güneye inmemeli.”
“Kesinlikle haklısınız efendim. Bütün gözlerimiz Angband’ın üzerinde olmalı.”
Atını çevirip güneye döndüğünde yıldızların ışığı, ayın parıltısıyla ona eşlik etti ve ileride Angnband Kuşatması diye anılacak olan kuşatma böylece başlamış oldu. Maedhros ve Fingolfin dönüş yolu boyunca kuşatma hakkında konuştular, planlar yaptılar.
“Morgoth gördü böylece uyumadığımızı.” dedi Fingolfin omzunun üzerinden kuzeydeki karanlığa bakarken.

“Daha çok şey görecek.” diye söz verdi Maedhros. “Ñoldor onun için gelecek.”


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder