13 Şubat 2015 Cuma

Ñoldor'dan Hikayeler - Bölüm IV: İlk Saldırı

Bölüm IV: İlk Saldırı

Himring’e geldiğinde askerlerinin çoktan savaş düzeni alarak lordlarını beklediğini gördü ve Maglor’a içinden teşekkür etti. Sarı bir deniz gibi kalenin içinde dimdik duran Ñoldor, bizzat Morgoth’un kendisini görse korkmayacakmış gibi bir edayla dikiliyordu. Mızraklarını, kılıçlarını ve yaylarını hazırda tutarak Maedhros girer girmez selam durdular. Çıkan ses duyulmaya değerdi. Gökgürültüsü gibi yayıldı kale boyunca.
Maedhros hemen atından indi ve kale kumandanı Kenatë derhal rapor verdi ona. “Lord Maglor ordularını almak üzere kendi kalesine döndü, kaledeki askerlere de hazırlanmalarını emretti. Ne yapmamızı emredirsiniz lordum?”
“Orklar ne kadar uzaktalar?”
“En fazla bir gün.”
“Öyleyse derhal onlara saldırmak zorundayız. Aksi takdirde güneye akarlar ve halka zarar verirler. Kaleye saldıracak büyük bir güç olsaydı çoktan saldırmıştı. Kaleden çıkmaya hazırlanın.”
“Emredersiniz lordum!” dedi kumandan ve Maedhros omzuna dokunarak bir nevi güven verdi ona ve hemen kalesinin en yüksek kulesine tırmanmak için içeri girdi. Yukarı çıktığında kuzeye, Lothlann Ovası’na baktı ve orkları uzaktan da olsa seçebildiğini fark etti. Sayılarını bilmiyordu, buradan tahmin de yapamıyordu ama birkaç binden fazla gibi görünüyorlardı. Kendi sayılarını geçip geçmediğinden emin değildi Maedhros.
Zırhını kuşanıp zaten hazır olan ordusunun başına geçti. Kale kapılarının açılması emri verdiğinde Fëanor Hanesi’nin en kalabalık ordusu, lordlarının başında yürüyüşlerine başladı. Ahenkli adım atışlarıyla beraber Himring inlerken, hızla terk ettiler kaleyi ve Lothlann’ın yolunu tuttular. Maedhros gözcüleri yolladı ve sayılarını tahmin etmelerini istedi. Onlar Maedhros Hududu’na tam varamadan orkların yaklaşacağı kuşkusuzdu, o sebeple Maedhros onları bekleyebileceği en stratejik noktaya gelerek oraya konuşlandı. Lothlann’a inen tepenin eteklerindeydiler ve orkların kendilerine saldırmasını bekleyeceklerdi. İlk saldırıyı kaşılayıp onları aşağı doğru ittirecekler ve gitmesini emrettiği öncü atlı birliği yanlardan saldırarak orkları ezip geçeceklerdi. Ardından orkları çember altına almak suretiyle imha edeceklerdi. Maedhros mümkünse hiçbirini sağ bırakmamayı planlıyordu. Ork esir alma gibi bir planı da yoktu.
Orklar kara kalplerinde efendilerinden korktukları kadar, çektikleri acılardan dolayı derin bir nefret besleseler de genelde korkuları daha ağır basardı. Üstüne üstlük kalpleri de karartılmıştı… Onlar için iyilik gibi bir umut yoktu artık. Yaratılışlarının doğası olarak kötüydüler. Morgoth’un onları bozuşunun sonucu olarak…
Saatler geçerken gözcüler döndü ve Maedhros’a bildirdiler. Sayıları kırk bine yakındı orkların. Eşit sayıda gözüyle bakılabilirdi. Gözcülere atlıları alıp ayrılması ve doğudaki yükseltinin ardına konuşlanması emrini verdi. Atlılar güneşin doğduğu yere at sürerken orklar görünmeye başlamıştı. Orkların yaklaşmasını izlediler sadece. Belirli bir mesafeye gelip duran orklar öylece ileriyi seyrettiler. Etrafta ne bir Balrog, ne de farklı bir yaratık görünürdeydi. Sadece birkaç troll vardı ordunun arasında. Orklar iriyarılardı. Aralarında ufak tefek gibi gözükenler olsa da geneli irikıyımdı ve fena silahlanmamışlardı. Maedhros hemen yayların hazırlanmasını emrini bağırdı Quenya’da.
Sarı zırh denizi mükemmel bir düzenle yaylarını hazırladılar ve okları taktılar. Hızlarına ve uyumlarına memnun oldu Maedhros. Pis pis baktı orkların üzerine. Başlarındaki komutan gibi görünen ork bağırdı ve diğerleri de ona eşlik etti. –Anlaşılan- Sayılarına güvenerek saldırı emrini verdi ve ork denizi üzerlerine doğru gelmeye başladı.
“Leithio i philinn!” diye bağırdı Maedhros. Okçular önce yaylarını havaya kaldırdı, büyük bir güçle gerdiler ve muazzam bir uyum ve asaletle bıraktılar. Okların keskin sesi Lothlann boyunca yankılandı ve ok yağmuru öndeki ork yığınını yerle bir etti. Öncü grup iki salvoyla yerle bir olurken, diğerleri yaklaşmaya başladı ve Maedhros sağ tarafındaki kınından çekti kılıcını. Çelik kılıç kınına sürtünürken havada müthiş bir tını oluştu. Orklar bağırarak, vahşi bir şekilde koşarak üstlerine doğru gelirken, Maedhros kılıçların ve mızrakların çekilmesi için bağırdı. Okçular hemen geriye çekilerek yerlerini mızraklılara bıraktılar. Kalkanları ve uzun mızraklarıyla savunma pozisyonu alan Ñoldor ilk dalgayı karşıladı. Maedhros da ilk dalgaya saldıranlar arasındaydı. Asla geride durup ordularını uzaktan idare eden biri olmayacaktı. Babası gibi en önde gidecekti savaşta.
İlk ork dalgası mızraklara takıldı. İkincisinin bir kısmı takılsa da elflerin arasından da düşenler oldu ve okçular arka kısımlarına tekrar ölüm kustular. Maedhros emirler bağırarak ve önüne çıkan her orku biçerek adeta bir cehennem yarattı etrafında. Sol eliyle kılıcını amansız bir şekilde kullanıyor, uzun boyuyla her yanda dikkat çektiğinden oklar her tarafından vızıldıyordu. Miğferinin etrafından sarkan kızıl saçları hareketleriyle birlikte dalgalanıyor, kılıcı her savruluşunda ölüm saçıyordu orklar arasına.
Askerleri saldırıyı olduğu yerde durdurmayı rahatlıkla başardılar ve Maedhros, “Póna! (İleri!)” diye bağırdı. Elfler bir anda silkindiler ve kalkanlarıyla mızraklarını kullanarak ilerlemeye başladılar.
O sırada doğudan borular öttü ve Maedhros Maglor’un yaklaştığını anladı. Yanındaki adamına borusunu öttürmesi emrini verdi. Hem Maglor’u selamlamak hem de atlılara gelmelerini emretmek için. Boru tiz bir şekilde yankılandı. Kısa bir tınla öttü. Doğudaki tepenin ardından, Maedhros’un yolladığının iki katı büyük bir atlı grubu yaklaşıyordu. Maglor’un atlıları da onlara katılmış olmalıydı. Gülümedi Maedhros. Orkların arasına büyük bir şevkle saldırmak için atılırken, atlılar büyük bir hızla orklara yan taraftan saldırarak, onları ezip biçti.
Gerisi orklar için tam bir fiyaskoydu. Maedhros kılıcını deliler gibi savurarak onları takip etti ve son orka kadar avladılar. İlk saldırı böylece kolaylıkla savuşturulmuş oldu. Kayıpları da oldukça azdı.
Maglor’la Lothlann’ın düzlüklerinde selamlaştılar. Maglor gülümseyerek indi atından diğerleriyle birlikte. Kardeşine sarıldı.
“Zafer denemeyecek kadar kolay oldu.” dedi Maglor.
“Sadece uyuyup uyumadığımıza bakmış resmen.” dedi Maedhros başını sallayarak. “Angband’da bu orkların yüz katına yakını olduğuna eminim. Sadece bizi test etti.”
“Gene de zafer, zaferdir kardeşim.” Maglor uzun kardeşinin omzuna koydu elini.
“Aynı saldırıyı diğer yerlere de yaptı mı merak ediyorum.”
“Bilemiyorum. Haberci gönderelim mi?”
“Mantıklı.” diyerek onayladı onu Maedhros. Askerlerinden birine gitmesini emretti ve kamp kurulmasını söyledi. Aradan birkaç saat geçmeden güneyden bir atlı geldi yanlarına. Dorthonion’un habercilerinden biri. Selam verdikten sonra konuştu: “Efendim! Dorthonion’a iki yüz bini geçik büyük bir ork ordusu geliyor. Batıda orklar Hithlum içlerine kadar saldırmışlar, Lord Cirdan ve kralımız Fingolfin tarafından bertaraf edilseler de asıl grup Dorthonion’a saldırıyor efendim. Ben buraya gelene dek çoktan saldırmış olmalılar. Finarfin’in oğulları, yardımınızı bekliyor.”
Bu Maedhros’un beklediği bir şeydi. “İstedikleri yardımları alacaklar. Derhal yola çıkıyoruz.”
Aegnor ve Angrod’un orkları, onlar varana kadar tutabileceklerini umuyordu. Eğer kendilerine verdikleri tavsiyeleri dinledilerse tutarlardı. Konuşlandıkları yerlerin kalelerden farkı pek farkı yoktu ve yirmi bini geçik Ñoldo onları bir süre rahatlıklar oyalardı. Sonsuza kadar değil elbette, ancak yardım gelene kadar. Maedhros, Fingolfin’in geleceğinden de emindi, kafasında şekillenen planlar tutarsa orklar hem doğudan, hem de batıdan feci şekilde kıstırılacaklardı.
Ñoldor hızla toparlandı ve kuzeye doğru gitmeye başladı. Maedhros karanlığa baktı ve meydan okurcasına sürdü atını ileriye.

“Nai Alcarin! (Şanlı olsun!)” diye bağırdı Maglor yanında at sürerken. Giriştikleri savaş Quenya’da Dagor Alcarin, Sindarin’de ise Dagor Aglareb diye anılacaktı, Görkemli Savaş yani. Maedhros’un kılıcını savuruşu dillere destan olacaktı ve düşmanları onun Thangorodrim’e zincerlendiği güne lanet edeceklerdi.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder