--Bölüm 3: Nelyafinwë--
Kuzgun siyahı
saçları omzundan aşağı dökülen Fëanor aralarına en son katılan en büyük oğluna
baktı. İçi sızladı, kalbi titredi adeta.
"Silmariller yeni yuvalar buldular kendine
Atar." dedi Maedhros. Gözlerinden kristal parlaklığında yaşlar döküldü
hafif hafif yanağına doğru. Kızıl saçları karanlıkta parlıyordu ay ışığı
misali. Fëanor bir şey demedi. Yüreği karaydı. Yüzü gölgeliydi. Ne diyebilirdi
ki? Oğulları almışlardı silmarilleri en sonunda ama ellerini yakmıştı.
Manwë'nin kutsaması buraya kadardı. Onun kadar büyük bir sahtekar yoktu Arda
üzerinde.
Curufin,
Celegorm ve Caranthir eğdiler başlarını. Onlar da tek kelime edemediler ve
sessizlik çöktü gece misali aralarına. Son gelene dek tıkılıp kalmışlardı
Mandos'un salonlarına, şimdi silmariller üç tarafa dağılmış sahipsizce
dolaşıyorlardı. Mandos biliyordu Son'da neler olacağını. Fëanor'un silmarilleri
Yavanna'ya vereceğini...
Maedhros çöktü
olduğu yere. Gözyaşları kurudu gözünde. Kardeşi takıldı aklına. Maglor hala
gelmemişti. Silmaril onun da elini yakmıştı, acı içinde olmalıydı şimdi. Demek
kıymamıştı canına ama neler yapıyordu acaba Orta-Dünya'nın kıyılarında?
Ayağa kalkıp
arkasını döndüğünde iki yüz gördü kendisine bakan. Kuzguni saçlara sahip iki
Noldorin daha. Gözleri hüzünle bakıyordu elbette. Karanlığın içinde ufak ufak
yıldız ışıkları serpiliyordu üzerlerine. Zaman zaman gölgelense de Maedhros bu
iki yüzü iyi tanıyordu. Babası ve kardeşleri oldukları yerde bekleşirken Fingon
ve Fingolfin usulca geldiler Maedhros'un yanına. "Üzgünüm." diyebildi
Fingon sadece. "Çok üzgünüm dostum."
"Finwë'nin
intikamını alamadım belki ama Nelyafinwë ihanete uğradı." dedi Maedhros.
"Silmarilleri alıkoydular. Morgoth'un ekmeğine yağ sürdüler."
"Sen
elinden geleni yaptın." dedi Fingolfin usulca. Sesi fısıltıdan daha güçlü
olsa da bir fısıltıyı andırıyordu. "Morgoth'un yalanları hepimizin sonunun
burada olmasına yol açtı. Morgoth şimdi Boşluk'ta. Finwë'nin soyu en azından
biraz huzur bulabilir."
Ne kadar zaman
geçtiğini bilmiyordu Maedhros aradan ama Mandos'un Salonları'ndan serbest
bırakıldı ruhu. Çayırlar üzerinde bir başına yürüdü Maedhros. Aklında sadece
annesi vardı. Orta-Dünya'ya gidip kardeşini göremezdi. Babasını kederiyle
başbaşa bırakmalıydı. Kardeşleri de bir o kadar kederlilerdi. Aslında Valar'ın
yanına bile yaklaşmak istemiyordu. Noldor'u terk eden tanrıları görmek
istemiyordu. Vasá gökte yavaşça yükselirken Lorien ormanının içine girdi ve
adım adım yürümeye başladı. Çıplak ayakları çimenleri ezerken Valimar'ın uzun
zaman önceki görüntüsü aklını kurcalıyordu. Ellerini yokladı. Bir yandan
kaybettiği eline bakıyor bir yandan da silmarili tuttuğu avcunun içinde kutsal
mücevheri hayal ediyordu. Eline değen ateşin yakıcılığını düşününce irkildi.
Sayısız Gözyaşı Savaşı'nda ya da daha öncelerinde ateşle imtihan edildiği
olmuştu. Orkların ateşli oklarıyla mücadele etmişti. Sıcak ne demek biliyordu
ama o acı bambaşkaydı. Sanki derinlerden Eru'nun Gizli Alevi bizzat avcunun
içinde yanıyor, Ungoliant tüm zehrini akıtıyordu hunharca. Güneşi tutuyordu
sanki ellerinde. Gerçi güneşi tutsa daha az yanardı eli. Arien'in gözlerine
baksa daha az acırdı gözleri. Ateş çukuru gözlerinin önündeydi. O anki
deliliğini hatırlıyordu.
"Ey
Iluvatar, ya yeminimi tutmasaydım? O zaman ne olacaktı? Neden bizden esirgendi
kutsal mücevherler? Elleri benden kirli olanların ellerini neden
yakmadılar?" Maedhros göğe bakıp konuşmuştu ve adımlarını bitirmişti. O
sırada ileriden ayak sesleri işitti ve o yöne dönüp baktığında kalbindeki tüm
Aman ateşi yeniden alevlendi.
Bu Nardanel'di.
Annesi.
"Amil." diyebildi Maedhros sadece. Gözleri nemlendi. Kızıl
saçlarını aldığı annesi karşısında duruyor, gözleri nemden parlıyor ve yüzü
kızarıyordu. Yavaş adımlarla yaklaştı oğluna. Kızıl saçları aynı tondaydı
adeta. Gözyaşları birikip birikip ikisinin de yanaklarından aşağı süzüldü.
Maedhros çöktü olduğu yere. Kaldıramadı başını. Bakamadı annesinin gözlerine.
"Ah amil..."
"Maitimo'm
benim." dedi annesi. Bir elini oğlunun başına koydu. "İlk
oğlum..."
Maedhros
kendinde ayağa kalkacak gücü bulamadı ama elini annesinin elinin üzerine koydu.
"Oğlun geri döndü amil. Ama boş ellerle."
---
Notlar:
Amil: Anne
Atar: Baba demektir Elfçe.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder